ZAMANÎ
Hesap bilmeden herşeye hesap olurken
Zamana ne çok da benziyorsun sen
Ve üstellik bilmeden zaman geçiciyken
Oysa kolundan çekip götürüyor seni
Katranlarda bulur muyum senin gölgeni
Gölgeler hatırlatıyor sen hatırlattın
Zaman kadar geçici zaman saltanatın
Ve hep geçer geçici, geçtirici hem de
Zamanın bittiği zaman zaman geçici
ZAMANIN İMZASI
Kalemler yazdı ellerimi
Yaşam çizgisindeydi zaman
Kelimeler dizdi ruhumu
Yaşamın izindeydi zaman
Silgiler bozdu düzenimi
Yanlışın pozundaydı zaman
Noktalar çözdü hasretimi
Unutuş ağzındaydı zaman
Ne yapsa azdı hatıramı
Takvimde ezmeyeydi zaman
Kalemler yazdı ellerimi
Kalemler eylediler ferman
Kalemlerin imzası zaman
KOŞAN HAYAT DÜŞEN ÖLÜM
AL
Eteğinin kıvrımları kadar hayat
rüzgarın esneyişi gibi ölüm, sana
Bir yaz günü dondurma kadar hayat
soğuklarda donacak gibi ölüm, sana
Ezkaza, tesadüf, hareket kadar hayat
bir kaza; ansızın duracak gibi ölüm, sana
Al! Ölesiye koşturacak kadar hayat
bir taşa düşürecek gibi ölüm, sana
Masal… Hep uyutacak, uyduracak kadar hayat
ansızın daldıracak gibi ölüm, sana
İhtimal, senin bakışların kadar hayat
ihtimal göz yumuşun gibi ölüm, sana
Hayal gibi, hayalince hayal kadar hayat
neyle nasıl bilinmeyen visal gibi ölüm, sana
Al… Geldinse buldunsa ardığın kadar hayat
Al… Beklediğin ummadığın gibi ölüm, sana
Sana koşan hayat düşen ölüm, sana
Koşacak hayat düşecek ölüm, sana
YOL GEÇMİŞİ
Bir geçerken uğramış
Geçmiş oldum bu yoldan
Geçmiş oldum bu yolda
Geçmişim yolda
Yollar neyi doğramış
Sathında hayatı mı
Hat bildim hayatımı
Geçmişim yolda
UYKU ÖNCESİ BİR YERLERDEN
Biz bir yerlerde buluştuktu
Öncede, sonrada, zamanda
Bir anın şimşek çakmasında
Anılara tutkal bu tutku
Beyhude değil aranmalar
Her uyku öncesi anmalar
Tek fısıltı gibi ruhlarda
Hayatı düğümleyen ezgi
Önceler, sonralar, hep sezgi
Tek zaman esişi bu rüzgar
Bizi bir yerlerde bulmuştu
Anılara tutkal bu tutku…
FOTOĞRAF ÇEKENLERİN FOTOĞRAFI
Bu hatır bilir hatıra okur taşların
Fotoğrafını çekiyorlar
Biliyorlar gözlerin çekmediğini
Görüntünün bütün güzelliğini
Fotoğrafını çekiyorlar bu taşların
Mezarların üstünde yazanları da
İtişirken en güzel bir poz için
İçine düşüyorlar bir geçmişin
Yaşar gibi bu anları da
Hep taşıyorlar yanlarında
Keşki bir fotoğraf olsaydı
Mezarı üstünde gezinen ruh da
Bir akis düşürseydi keşki
Gözler her şeyi tutamaz ki
Gözlerim kayıyor boşluğa
Takılıyor flaşa
Ne taş ne mezar hep bırakıp gitseler
Bakışlarını fotoğraf etseler
Hayat şaşkını ve ölüm yorgunu
Elinde makineyle onu
HATIRA DEFTERİ
Bana eski ay getir
Ben kırpıp kırpıp
yıldız yapacağım
Zamanı say say getir
Hesap et ki onları
hırsız yapacağım
Çığlığını vur satırla
Ben bu sathı
ıssız yapacağım
Sen eskiyi yalnız hatırla
Ben geri kalma işini
yalnız yapacağım
EKİM
Hayat bir ağır çekim
Yapraklar daha hızlı
Ben ki rüzgar değilim
Nefesimde iklimim
Böyle geçerken Ekim
Bir geçkinin biriyim
Belki de gençken hem de
Gecikmişim bahçemde
Gül kurusu kısmetim
Külleri ne yapmalı
Hepsi ölümün malı
Bu nasıl bir çekimse
Tutamaz beni kimse
Bir nefesim, bitecek
Yollar bizi de alır
Yollar geride kalır
Yaşarım ölene dek…
KASIM’I TUTMAK
Olur ya seni yazasım tutar
Zamanlarım bütün Kasım tutar
Olur ya hiç başlamaz hep biter
Kalır duvar takvimi ümitler
Gelmez olurum ya hep, gelemez
Bazenler tesadüf bir antitez
Kalırken elimde mazeretim
Mirası çalınmış gibi yetim
Susuverirken yalnızlığımı
Ağlarım son günün gün batımı
İhtiyaçmış bu, der de anlarım
Olur ya rüzgarım der salarım
Kendimi o vakit yalnız sende
Sende bulmak için bu mevsimde
Gönlüm zamanlardan Kasım tutar
Son nefes gibi tutasım tutar
Olur ya hiç başlamaz hep biter…
SON SELAM
Yaşarken ayrı ayrı
ayrılığı
Son selamımı verdim
Kimse almadı; bende kaldı bu ağrı
Bir bitim
Giderken baktılar baktılar
Değildi dünya bu dünya
Gözlerime giz mi çaktılar
Yoksa bu rüya..?
Görseydim bir ışık belki güneş kere beklerdim
Kimse kalmadı; bende kaldı bu ağrı
Son selamımı verdim
BİR ŞEYLER
Bir kibrit kutusu sana
Dünya
Hiçbir yerde yaşama…
Her şey yanmaya hazır
İnsansa aldanmaya
Bir sürtünme yetecek
Bir sür’attir bitecek
Dünya
Ve sen ben duya duya
Bir şeyler yaşıyoruz
Hiçbir yerlerde…
BİR HAZİRAN
Ve bir hazin andayız
Elimizde vedalar
Yolumuzda veda var
Ne biriktiyse günden
Kalbimin gördüğünden
Pek az kalıyor demek
Bana düşen dinlemek
Bu son şarkıları da
Alıp götürmeliyim
Kaybetmeden arada
Ki yolları bileyim
Geriye dönmek için
Geriye dönmek için
Hep uzakta sevdiğim
Uzakta, bilmeliyim
Geriye dönmek için
Götürebilmeliyim
Bu son şarkıları da
Ve bu son Haziran’da
Ânın sonsuzluğunda
Görmeliyim bir daha
Güzeller hep kalbimde
Olacaktır yine de
Bana düşen dinlemek…
BAŞKA ZAMAN
Olsaydı zaman başka zaman
Çıkmasaydı bir son bakıştan
Sonunda, sona biraz kala
Bir devam ümidinde hâlâ
Neden böyle çabuk bittin sen
Keşki bir daha bitebilsen
Zaman olsaydı başka zaman
Süzmeseydi bizi fırsattan
Bahane değil illâ sebep
Tesadüf değil illâ talep
Başlarken de bitireceksen
Olma başlamadan bitmeden
Başka olsaydı başka zaman
Sormazdım hiç dakikalardan
TAKVİM GERÇEĞİ
Bir yerlerde yaşanmamış bir gülüş
Durulmamış bir sükut
Olmamış bir bakış gibi duruyor
Bugünler
İçindeyken neden hep uzak neden hep düş?
Uzaklığı sahilime vuruyor
Neden hep düş
Takvimin gösterdiği günler?
AYAK İZİ
Neden paspas ettiler
Odalarda bastığın
Ayak izi tazeydi
Böyle beyaz örtüler
Tertemizken yastığın
Durmaktan mı bezeydi
Seni uzak geceye götürdüler
Titrerken sessizlik perdede
Hatıraları süpürdüler
Ayak izin nerede?
ZAMANI ARAYAN KAYIP SAAT
Böyle olmasını istememişti
Zamanın elinden tutan kendisi
Zamanı elinden atan kendisi...
Uzun zamandır hiçbir zaman gözükmedi...
Zamandı nabzında atan, ta gerçeğinde yatan
Zaman zaman hep zaman...
O zamanın içinde zamansa içinde
Herşeyin helezona geçişinde
Artık hiç bir zaman gözükmez oldu
Zaman atar tutar ve tartar...
Böyle olmasını istememişti.
ZAMAN
İlk ifadesine yüzün sabah nefesi
Zaman üfleyecek
Merdiven boşluğunda kapının sesi
Zaman diyecek
Uyanan bahar dallarında
Zaman ötecek
Ayaklara takılacak yollarda
Zaman gidecek
İstasyon istasyon dolaştırdığım
Zaman olacak
Olduğu yerde hep iskele rıhtım
Zaman kalacak
Boşa gittim tim saatleri çevirseler
Zaman sayacak
Nefesini duyurmuyor kimseler
Zaman duyacak
Kaçanlar gidenler ardında
Zaman bırakacak
Duranlar da bunun farkında
Zaman akacak
Ondan bekliyorum ben ancak
Zaman gelecek geçecek geçmiş olacak
Bitecek elde kalacak söyleyecek hep
Zaman, hep sebep
Bize bir istasyon kalacak
Zaman olacak
HÂLÂ VAKTİ
Hâlâ yaşıyormuşuz
Vaktin hâlâ vaktidir
Söz biter ölüm gelir
Hâlâ bu hâlâ nedir?
Kalmaz bir yerde “hâlâ”
Zamânîyiz, pekâlâ
Vakit “hâlâ” vakittir
Bir şey ki sürmektedir
Hâle götürmektedir
Şimdi, yeni hâl üzre
Hep süregelen süre
Hep ân üzerindeyiz
Zamânîyiz, bilmeyiz
Bize “hâlâ”, vakittir
Biz mi “hâlâ vakti”yiz?
Söz ölür, ölüm gelir
Hâlâ bu hâlâ nedir?
ZAMAN AŞIMI AŞK
Bana ne şiirlerden
Sen olmayınca
Zaman başka nakışlar bulur
Biz söküleniz
Sözlerimiz bu yerden
Ne kadar uzak sevgilim
Belki yıllarca
Aşkım başka bakışlar bulur
Geri döneriz
KÖPRÜ
İlk dalga nasıl çarpmıştı taşlara?
Nereye sürüklendi ilk manzara?
Suyun uçuk rüyasının ne zaman dansı
Ruhum onun havada kalan bir damlası
Hangi makas bu filmi yarıdan koparmış
Uzun yıllardır üstümde bir köprü varmış
Taşlara vura vura ilk sahneye doğru
Akan hatıralar var ilkler gibi duru
Suların söylediği bir şeyler olmalı
Sular hangi hatıralardan dalgalı?
Hatırası olanlar geçerken köprüden
Köprü bütün yolların tam üstüyken
Bilecek mi akışkan hayatları?
Sular ayrı insanlar ayrı yollar ayrı…
Bir damladayken ben aklım köprüden sarkmış
Ne bilecekler geçerken üstünden
Diyecekler bu köprüden çok sular akmış
SIR ANI
Bu an benim olmuştur
Anını kollayan sır
Sabahta taze ıtır
İlk şarkıyı bulan su
Dağların mahmurumsu
Sislerden çözülüşü
Işıklarla gülüşü
An olur ki bir nefes
İçer bütün alemi
Kırılır da bir kafes
İçinden kuş gibi can
Çıkar ve görmez beni
Benim olmuştur bu ân
Benden olurmuş gibi
Bir damladayken cihan
Ruhum kanat çırpışı
Aklım son kalp atışı
Sır ânını kollayan
Dökülüvermek için
Kanıyla dolan ilmin
Ve sonra aşk kanayan…
O an benim oluştur
Bütün dünya bir an, sır
Ânını kollayan sır…
ÖZLENEN
Sanki anladım insanlar neyi özlermiş
Yıllardır hep yaşadım da şimdi anladım
Bu sesler bu renkler hep başka şeylermiş
Çok başka şeyler söylermiş
İlk ve sonu arasında zamanın
Yaşamamışım yıllardır şimdi anladım
Sancısında dizilmişiz durmanın
Anlar zamandan çok başka şeylermiş
Ve çok başka şeyler söylermiş
HIŞIRTI
Bir yerlerden tanıyorduk bu hışırtıyı
Rüzgar eserdi sayfalarda
Uçardı pencereden takvim
Rüzgar ki bir yanı zaman
Dökerdi bizi sayfalardan
Hışırtıyı hep bilirdik hep duyardık
Doğum günü hediye paketinin
Heyecanı, aynı zamanda
Sesiydi saman süpürgenin
Kırıntılarını toplarken...
Sesiydi zamanın…
Bu hışırtı
Boğazımda kuruyan
Mezarımda duyacaktır toprak gök ve su
Yaprak salıncağında rüzgarın uykusu
Sesi zamanın rüzgarın ve nefesin
Ve herkesin olan şarkı… Bu hışırtı…
RAKKASIN GÖZLERİ
“Hayır” dedi rakkas dönüşlü şehir gözlü zaman
Döktüğü sayfalarız parmakları arasından
Saatini koyduğun yerde bulamazsın dedi
Döndü ve saatimi de alıp götürdü şimdi
Bir işareti olmayan ortasında zamanın
Dönecek mi dönen şehir bir bakış, aldanmayın
Şehirde gözlerini dolandırdı ruhuma
Şehirdeydi yokladığı sanki muamma
Ruhu evet ruhu da vardır şehirlerin
Tarihine mezar taşı olup geçmişin
Rakkas kıvrımlarıyla başı dönen zaman
Gözleri şehirdi onun ruhu yoklayan…
TAKVİMDE SABAH
Sabah biraz
pembe beyaz
açılıştır ömrüme
Adım düşer önüme
Gönlüme
artık sabâdır ayaz
Sanki o beni bulmaz
Ben yakınken ölüme
Takvim zamana dolmaz
Elem ve haz
Birleşik küme
Pişman değilim düştüğüme
adım önümde
Sabah biraz
pembe beyaz
açılıştır
ONUN SORUSU
Biz mi? Mekanlar görürüz...
Ve yüzyüze konuşuruz zamanla
Sırtımız çevrilmiştir aynı zamanda
O geleni söyler biz geçen deriz
O gelip geçer gülüp geçeriz
Önümüzde durur biraz giz gibi
Arkamızda kalmış, geçmişiz gibi
Sorudur ve hitabı yok
Sorulmuştur, cevabı çok
Ve biz. Anlar görünürüz...
ÖRÜMCEK AĞINDA ZAMAN
Dönüyor örgüsü kader ağında
KAybını bulamaz hesaplarından
Bomboş dolanırken tenhalığında
Örümcek ağına tutuldu zaman
Ne ilk düğüm ne son; bu nasıl ağmış
Bütün zamanlarım üstüne yağmış
Bir "ân" olsun adın, büyük arayış
Bakmayacak mısın biir aralıktan?
A'MAKTAN HAYAL
Aslında hiç öyle değilmiş
Arpacık soğanı delinmiş...
Bize yok oluştan ne yansır?
Döküldü aynalardaki sır...
Arpacık soğanı... Pek acı
Biz üstün görüşler muhtacı
Seni bilmiyooruz aslında
Ey Sonsuz, faniliğe acı...
SAHİFE-Yİ ÖMRDEN BİR OKUMA
Gün bu sayfayı kapattı bak
Zaman ayracı ufalandı
İyi mi oldu bu okumak
Hepsi cüzzamlı sayfalardı
Gün asıl hatayı kapattı
Ne tuyorsan dağılacak
Bu karanlıklar mı kitaptı
Çok mu iyi oldu okumak?..
ZAMAN ŞOKU
Ne yaşam çizikleri
ne nabız ne atışlar
tam bilebilir bunu:
hasta kan kaybediyor
Şoklar "bir düşün" diyor
gelmezse giden geri...
ya gelemezsen geri...
can arıyor yolunu
hasta can kaybediyor
Neşter, makas ,, sargı koş...
Kopuyor tenden hayat
Çizgi artık düz bir hat
Şok olur mu daha. Boş!
Hasta. Kaybediyor.
YAŞAM ÇİZGİSİ
Var mı hayatın bir dizgisi
Kayda değier veya değmeden
Yaşanılmış bir yaşam var mı?
Okunmaz mı yaşam çizgisi?
Düzleşmiyor bizi eğmeden...
Kaybedilmiş bir düş yaşar mı?
Bizi dizmiş bizi çizmiş bizi çözmüşler
Bir çizik kalacak bütün bu görünüşler
Yok aslında im ve imza
Dümdüz çizgi bütün hiza
Var mı yoktan büyük ceza
Aklı yutan kaybedişler
Bizi tutan hatıralar mı?
UYUM DİYARI
Uyum bu dünyadan değil mi?
O ahenk o ritim armoni
Dokunuşların getirdiği
bu dünyadan değil mi?
Şimdi bulmak için onu bulmak için
Ona katılmak için nereye gitmeli
Sesime ses, gözüme göz benime ben nereden
Madem bu dünyadan değildi
ya hasreti...?
BİR GEÇEN
Birini arıyorum geçti mi buralardan
Şikayetçiyim ondan
hiç sormadan geçiyor
zaman
Ben o biri arıyorum sayısız sıralardan
Ayrılmazken yanımdan
ta canımdan geçiyor
zaman
Biri, biri arıyorum usandım hesaplardan
Usandım hesaplardan
zaman
KAPININ ARDI
Söylediklerim yeterince açık dedi
Çarptı vurdu kapıyı ve öylece gitti
Rüzgarı da bıraktığı inkisar oldu
Yeniden yazıldı tahammülün hududu
Söyledikleri açıktı, hem de çok açık
Ah delilik mevsiminde akıllı kaçık
Kapının ardını görecek bir günün var
Kapıları gözleyen sürgünün var
GEÇMEMİŞ ZAMAN
Yarınlar bugün olan şeydi
Bugünlerse hiç olmayacak
Bana da sakın dünü sorma
Zamanın döndüğünü sorma
Ben ne bugünde ne yarında
Olmayacaklar arasında
Zaman ne de olağan şeydi
Hep olan şeydi
Bense olmayacağım
Hepsi geçmişte kalan şeydi...
ZAMANA KAYIT - İNKİSAR
Not düşüyor inkisarını zaman
Zaman
iki kapağın arasından
dökülen sayfalaardan
not düşüyor inkisarını zaman
Göz kapakları arasından
dökülüşe ağlayan
düşler de düşüyor
Olmamışlarr olmayacaklar
bizi alır bir yere saklar
İçimizde kayıp uyuklar
Kayıp takvimlerinde kayıp beşer
Kimse okumaz onu böyle
Zamansa inkisarından bir kayıt düşer
ZAMANA DÜŞEN NOKTA VE PATLAMA
Beni zamana düşürdü O…
Belki de ondan geçiciydim
Tükenirlik zarfı içinde
Bir mühür vuruldum kadere
Bir düğüm… Örüldüm örüldüm
Bir noktaydım sonsuz görüldüm
Bir patlamaydı, genişledi
Üstüme yokluğu işledi
Ben, işte zamana düşmüşüm
Ne düşürürsem, zamanlara
Nasıl düşersem de, zamanda
Ben zamanlıyım zamandayım
Zamansızlıktan düşürüldüm
Beni bilmeyin geçiciyim
Ama bilin ki bu geçici
BELİRLİLİK BOYUTU
Merdivenlerden mi çıkmıştı
Merdivenlerden mi inmişti
Neden boy ölçüsünde şimdi
Neyin önünde berisinde
Onu rüzgar mı sürmüştür
O rüzgarda mı yürümüştür
Deşme şimdi akislerini
Önce gelen hangi görüntü
Varlığa yokluktan örüntü
Zaman önceydi zaman şimdi
Bir ezelden mi gelmeliydi
Başıydı sonuydu belliydi
Merdivenlerden mi çıkmıştı
Merdivenlerden mi inmişti
Durdu hayat tam da ortada
Başıydı sonuydu belliydi
YOL KADERİ
Yollar yalan mıydı
Olan kader miydi mesela
Alacak zaman mıydı
Nereye giderdi mesela
Asl olan sevmek miydi
Sevilmek miydi mesela
Güzele ulaşmak mı
Güzel olmak mı mesele
Söz misal neye temsilim
Aranırım bela bela
Misal, bulamam mesela
Her meseleye temsilim
Nedir nedir ki mesele
Dolaşan yollar gibi
Sonunu kollar gibi
Olan sadece kader miydi
BAŞ DÖNMESİ
Dünya değişiyor
Bir baş dönmesi
Kaldı tüm zamanlardan
Dünya dönüyor
Kısır diyorlar üstelik
Her hatırası baştan
Bu yenik telaştan
Artık çıkmak istiyorum
Başım dönüyor
ZAMANIN KULAKLIĞI
Adına zaman deriz
Üzerinden geçeriz
Bütün yollar geçersiz
Sadece bir geçmişiz
Ânı bilir zamanlar
Bizi ânında anlar
Bu anlardan âniden
Ve geçenen faniden
Kurtulmaya bir düğüm
Bir kördüğüm kalıyor
Bu düğümü kim atar
Bu bağlayan her şeyi
Ve her köşeyi tutar
Bu düğümü kim atar
Çalar saat hakikat
Bir de bakarız, gerçek
Gerçekten de geçecek
Geçmiş olsun der saat
Sank geçer eşiği
Sıfırı sanki bulur
Her şeyi
Her şeyi çalar saat
ZAMANIN ÇOCUĞU
Sükut
Keşke şimdi söz olsaydı, gümüş olsaydı
Ufkun kanat dallarından düşmüş olsaydı
Tabut
Açılmadan ki içinde kapkara boşluk
Uyansaydı içimizde kadim sarhoşluk
Unut
Notayı; eski şarkımız ruha çalınsın
Zamanın çocuğu sonsuzlukta salınsın
YOL
Hep ertelendim oysa
Geçen sadece zaman
Ve ben yol istiyorum
Uzaklıklar ardından
Devrilsin günler yıkım
Bu hâlâ durmaklığım
Sonra ümidim tasam
Her şey sadece zaman
Ve ben yol istiyorum
Dışarıda bir dünya var
İçerisi eksiği
Eksiğim eksik kalsın
Bu kez ben olmayayım
İçim sınıra çalsın
Dışıma taşsın içim
Geçen sadece zaman
Ben neyi bekliyorum
Sukutlar arasından
Sabrımı eliyorum
Yok ben yol istiyorum
Herşey sadece zaman
Geçen sadece zaman
Ve ben yol istiyorum
ZAMANIN GÖZLERİ
Aç gözlerini bak birazcık
Görüntüsüz seyrediyor savaşı zaman
Gözleriyiz onun kapanan kırpılan
Her yoldan ilk defa geçsek de
Bir hatırlayanı var yolun
Belki bizi finallerde bekliyor
Gözleriyiz onun kapanan kırpılan
Görüntüsüz seyrediyor savaşı zaman…
DEVR-İ LALE
Der-i lâle pek kısa
Döneceğiz geçtiğimiz yollardan
Ateş yapraklar kül olmuşken
Ufalanıp yerlere düşen
Yapraklar gibi, yapraklarla
Döneceğiz geçtiğimiz yollardan
Toprağa
Söylüyorum üstüne basa basa
Yine kolayca unutulur
Bitecek bu tur
Devr-i lâle pek kısa
ESKİ ÇOCUK
Martılar suya düşen uçurtmamız
Yüzümüz eskisi gibi yanmıyor
Büyüdük; hoş karşılanmıyor
Merdivende durmamız
Bizse aynı seslerde aynı çocuk
Daha çekingen bir hevesle
Aynı rüzgarda çok koşturduk
Rüzgar hep önümüzde
Şimdi aynı şekilde anlatsa da
Bugün bambaşka sesler
Yoruldum ve özledim,yeter
Bir taş dizimi kanatsa da
Merdivende otur deseler…